Doğru meslek ve üniversite tercihi nasıl yapılır?

Milyonlarca genç rakip var ve artık doktoralılar bile iş bulamıyor! Peki bu zorlu ortamda doğru meslek ve üniversite tercihi nasıl yapılır?..

28 / 07 / 2019

Doğru meslek ve üniversite tercihi nasıl yapılır?


Avrupa'nın en genç nüfusuna sahibiz, öte yandan işsizlik belkide ülkemizin en büyük sorunu. Hal böyleyken gençlerimiz meslek ve üniversite seçiminde dünyadaki yaşıtlarından çok daha zorlu, stresli bir süreci yaşıyorlar. Ülkemizin sosyolojik ve ekonomik gerçekleri de bu süreci dayanılmaz kılıyor. Türkiye'de ailelerin geneli fedakardır, deyim yerindeyse ceketlerini satar, yemez, giymez, gezmez, borç alır kredi çeker ve çocuklarının iyi okullarda okuyup güvenli bir gelecek, geçerli bir iş edinebilmesi için ellerinden geleni yaparlar. Gel gör ki ülkenin mevcut koşulları iyi okullardan mezun olunsa ve KPSS benzeri sınavlardan yüksek puanlar alınsa dahi ne kamuda ne de özel sektörde iyi bir iş bulmayı garantilemiyor. Yani on yıllar boyu verilen emek, alınteri, uykusuz geceler ve yoğun çalışmanın sonunda diplomalarını almış ve evde aileleriyle oturan milyonlarca iyi eğitimli işsiz gencimiz var. Yakın zamanda 30'un üzerinde ataması yapılmayan gencimiz yaşamına son verdi. Uzun yıllar boyunca terör örgütlerinin sınav sorularını çaldığı, devlet kademelerinde etkili makamlara sızdığı ve atamalarda usulsüzlük yaparak milyonlarca gencimizin geleceğini çaldığı ortaya çıkınca gençlerimizin moral ve motivasyonu ve adalete olan inancı malesef sarsıldı. Bir yanda bu acı tablo belirirken ülkede artık otomatiğe bağlanmış ve neredeyse her sene pekçok kalemde yapılan zamlar geçinmeyi ve ekonomik olarak ayakta durmayı daha da zorlaştırıyor. Binbir fedakarlıkla okutulan gençler mezun olduktan sonra da iş bulamayarak evde ailelerine yük olduklarını düşünüyor ve iyice umutsuzluğa kapılıyorlar.
Gençlerin üzerindeki bir diğer baskı da 'elalem ne der!' anlayışımız. Fedakar ailelerimizin ve toplumumuzun malesef kötü bir yönü var: Kıyas yapmak, dedikodu ve onaylanma ihtiyacı. Aileler çocuklarına meslek ve üniversite tercihi sürecinde "falancanın oğlu NASA'da astronot olmuş ailesine yazlık almış, filancanın kızı atomu parçalamış, babasına araba almış" benzeri kıyas cümleleri ile yaklaşıyor, halk arasında konu komşu diye tabir edilen yakın çevrenin gencin okuduğu bölümü ve yapacağı işi onaylaması arzu ediliyor. Zaten sürekli değişen sınav sistemleri ve milyonlarca rakibi ile boğuşan gençler, bir yandan da toplum tarafından kabul görmeye zorlanıyor. Mezun oldukları alanda iş bulamayan binlerce genç artık ailesinden harçlık almamak adına çok düşük paralara adeta karın tokluğuna diyebileceğimiz rakamlara iş arıyor ve kendilerini kötü niyetli fırsatçıların sömürüsüne sunmak zorunda kalıyor. Sadece çok az sayıdaki mutlu bir azınlık kendilerini gerçekleştirme fırsatı bularak; sevdikleri bir iş, insanca yaşam standardı ve mutlu bir geleceğe  kavuşuyor. Peki bu mutlu azınlığa katılabilmek veya daha doğrusu bu mutlu gençleri azınlık olmaktan çıkararak milyonlarca kendini gerçekleştirmiş mutlu gençler ordusuna dönüştürebilmek için DOĞRU MESLEK VE ÜNİVERSİTE TERCİHİ NASIL YAPILIR? Şimdi bu sorulara bilimsel ve tecrübeye dayalı cevaplar verelim: Meslek seçerken tereddüt etmek çok normal, hemen her kafadan bir ses çıkıyor, özellikle aileler iş garantisi olan tıp fakültesi ve benzeri bölümler için baskı yapıyor. Seçeceğiniz meslek ve üniversite programı sadece yarını değil, tüm yaşantınızda ve sosyal çevrenizde belirleyici bir rol oynayacak. Ancak temel bir kural var ki; sevmediğiniz bir mesleği icra etmeniz ve üniversiteden başarıyla mezun olmanız mümkün değil. Gerçekten istemediğiniz bir bölüme yerleşirseniz üniversite ve kampus hayatınız tam bir kabusa dönecek, hemen hergün mutsuz olacak ve belki birkaç yıl dayandıktan sonra ya okulu bırakacak ya da onca yıl, emek ve para harcadıktan sonra tekrar sınava girerek gerçekten istediğiniz bir programa girmek isteyeceksiniz. Diyelim ki bir mucize oldu ve mezun oldunuz, kendinizi ait hissetmediğiniz o meslekte başarılı olmanız rakiplerin arasından sıyrılarak para ve kariyer edinmeniz asla gerçekçi değil. Elalem ve ailem ne der korkusuyla, karşı cinsin ve toplumun onayını almak arzusuyla atılan her adım sizi hüsrana ve ömür boyu kronik kalıcı depresyona sürükler. Sevdiğiniz bir bölümü tercih ederseniz eğitim hayatınız boyunca kendinizi gerçekleştirmenin, yatkın ve ilgili olduğunuz alanda yeni bilgiler edinmenin, teorik ve pratik süreçlerinin keyfine varacaksınız. Yüksek bir not ortalamasıyla mezun olacak, büyük olasılıkla bursla yüksek lisans yapacak, küresel ve kurumsal firmalarda staj ve ardından kadrolu iş imkanı bulacaksınız. Gerçekten sevdiğiniz ve yaparken mutlu olduğunuz alanlarda araştırma yapmaktan ve yenilikleri öğrenmekten de zevk alacağınız için kariyerinizde sürekli ilerleyeceksiniz. Artık küresel  iş gücü haline geleceğiniz için sadece Türkiye'de değil, tüm dünyadaki iş fırsatlarından faydalanabileceksiniz, dolayısıyla gerçekten idealiniz olan alan ve meslek tercihi, aslında işsizliğin yegane çaresi. Eğer sevdiğiniz işi yapmaya karar verdiyseniz önemli olan nokta, SEÇTİĞİNİZ ALANI VE İŞİ GERÇEKTEN SEVİYOR MUSUNUZ VE YATKINLIĞINIZ VAR MI? Yani o işi ve eğitimi seçerken kendinize dürüst davranarak, imkan ve kabiliyetlerinizi tarafsız bir gözle değerlendirdiniz mi? Bazı gençler Hollywood filmlerinden, etraftaki bir mahalle ağabeyi veya ablasından etkilenerek, meslek ve üniversite tercih edebiliyor; ancak, bölüme yerleşince hayalkırıklığına uğrayarak aslında bu mesleği istemediklerine karar veriyor. Bunun önüne geçmek için telefon, televizyon, internet ve tüm uyarıcı elektronik cihazları kapatın, iyi havalandırılmış olan, sessiz ve aydınlık bir odaya girin, elinize bir kağıt kalem alarak kendinize şu soruyu sorun: BEN GERÇEKTEN NE OLMAK VE NASIL BİR HAYAT SÜRMEK İSTİYORUM. Ardından bu bölüm ve mesleğe uygun olup olmadığınızı kendinize dürüst olarak cevaplayın. Kimi insanlar sosyalleşmeyi pek sevmez ve bir labaratuarda sınırlı sayıdaki insanla muhatap olarak çalışmayı tercih ederken, kimileri ise oldukça hareketli,dinamik, sürekli yeni insanlar ve ortamlarda kalabalık kitlelere hitap edecekleri vitrindeki meslekleri arzularlar. Doktor olmak kulağa hoş gelse de; binlerce sayfalık kitapları okumak, hastanelerde sürekli mutsuz ve acı içerisinde olan hastalara hizmet etmek, uykusuz ve yorucu geçen nöbetler, türlü fedakarlıklar,sıkı disiplin ve çelik gibi sağlam sinirler gerektiren bu meslek aslında herkes için değildir. Edebiyat veya Uluslararası İlişkiler alanlarında eğitim almak için yine binlerce sayfa kitap okumak, sürekli araştırma yapmak ve raporlar, analizler hazırlama zorunluluğu vardır. Demek istiyorum ki, bir mesleği ve üniversite programını seçmeden önce o mesleği ve gerekliliklerini ciddi anlamda araştırmak gerekiyor. Bu araştırmayı yaparken sizlere şunu öneriyorum. Önce istediğiniz üniversite ve bölümle temas kurun ve derslere konuk öğrenci olarak bir iki gün katılmak istediğinizi belirtin. Buna kimse hayır demeyecektir.  Sadece 1. sınıf değil, 2.,3. ve 4. sınıfların derslerine de girerek ortamı ve işleyişi eğitim modelini görün. Bunun ardından bölümün dekanı veya akademisyenlerinden mesleğin gerçeklerine dair bilgi edinin. Bitti mi? Hayır. Üniversitenin yanısıra ilgi duyduğunuz alan ve mesleğin icracılarıyla meslek profesyonelleriyle konuşun. Meslek odalarına gidin ve işin uzmanlarından işin gerçek hayatta nasıl yürüdüğünü görün. Böylece sadece akademik ortamda değil, iş hayatında da mesleğin neler gerektirdiğini öğrenmiş ve kendi uygunluğunuzu görmüş olacaksınız.   

Doğru üniversite nasıl seçilir?

Artık hangi programı okumaya ve mesleği seçeceğinize karar verdiyseniz, geriye bunu Türkiye'de ve dünyada hangi üniversitede yapacağınıza karar vermek kalıyor. Gene mevcut duruma baktığımızda yüzlerce devlet ve vakıf üniversitesi, binlerce küresel üniversite başarılı öğrencileri kapmak için birbirleri ile yarışıyor. Ancak profesyonel çalışma hayatı küresel anlamda çok farklı bir yere evrildi. Hem küresel ekonomik krizlerle hem de yapay zeka ve makinalaşmayla dünyada işsizlik günden güne korkutucu rakamlara ulaşıyor. Bunun yanı sıra artık diplomaların pratik geçerliği 3 ile 5 yıla düştü, yani 3-5 yıla kalmadan alanınızda gerçekleşen bilimsel yeniliklerle diplomanız eskiyor, bilgileriniz deyim yerindeyse çöp oluyor. Dolayısıyla üniversite seçerken sürekli eğitim merkezi olan, mezun takip sistemi ile sizleri yakından izleyen, her yıl mezunlarını toplayarak veya dijital ortamlarda besleyerek bilgilerini güncelleyen bir üniversite tercih etmelisiniz.  Eğer burslu bir program tercih ettiyseniz bu bursun asla kesilmeyeceğinden ve hangi kapsamda olduğundan emin olmalısınız. Bazı programlar kitap, eğitim ücreti, barınma ve yurt imkanının yanı sıra asgari ücrete yakın miktarda  aylık harçlıklar ve hatta uçak biletleri bile verebiliyor. Yine üniversitelerin eğitim modellerini dekan veya temsilcilerden öğrenin, sanayi-üniversite işbirliği ne aşamada, staj ve saha uygulama imkanları nedir bunları detaylarıyla sorun. Sürekli eğitim merkezi ve mezun takip sisteminin yanısıra, akademisyen kadrosunun bilimsel yayın sıklığını öğrenin, sürekli kendini geliştiren ve literatüre makale ve bilimsel çalışma sunan hocaların size sunacak daha çok şeyi vardır. Ayrıca akademisyen kadrosu tam zamanlı mı yoksa yarı zamanlı mı bu da bir diğer kritik nokta. Tam zamanlı ve hergün kampüste olan bir hocayı ofis saatlerinde ziyaret edebilir ve sorularınızı yönelterek bilgilerinizi pekiştirebilirsiniz. Öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısı da nitelikli öğrenmeyi sağlayan bir diğer belirleyicidir. Kalabalık sınıflardan alabileceğiniz verim düşük olur. Malum artık kamuda-devlette işe girmek çok zor, dolayısıyla girişimcilik önemli bir zorunlu alternatif haline geldi. Bazı üniversiteler öğrencilerinin teknoparkta araştırma yapmalarına destek oluyor, arge ve kuluçka merkezlerinde girişimciliğe elverişli ortamlar sağlıyor, öğrencilerin iş fikirlerine sermaye yatırımı yapıyor, ofislerini kullandırıyor, şirketlerini kuruyor ve hatta ortak oluyor. Tabi çok uluslu bir öğrenci ortamında olmak kuracağınız iş bağlantıları-network açısından lehinize olan bir durumdur... Yüksek Öğretim Kalite kurulunun değerlendirmelerini de inceleyerek üniversitelerin kalibre ve yetkinliklerini görmek mümkün. Ayrıca okurken çift anadal yaparak 2 farklı disiplinde diploma alabilir ve 2 ayrı meslekte yetkinleşebilirsiniz. Üniversitenin buna imkan verdiğinden emin olun. Tüm bu bilgiler ışığında geleceğinizi belirleyecek üniversiteyi gönül rahatlığı ile seçtikten sonra geriye, çok çalışmak, araştırmacı, yenilikçi ve proaktif bir öğrenci olmak kalıyor. Unutmayın üniversitede artık gemide bir tayfa değil, geminin kaptanısınız ve üniversiteden alacaklarınız almak istediklerinizle sınırlıdır. Hepinize gönülden başarılar diliyorum. Mehmet Cenk Öztürk     (Genç Basın gazetesi kurucu ve genel yayın yönetmeni)

< Diğer Burs-Staj-iş-AGH haberlerine git
TED Burs Başvuruları Başladı

TED Burs Başvuruları Başladı

KYK Burs ve Öğrenim Kredisi Başvuruları Başladı

KYK Burs ve Öğrenim Kredisi Başvuruları Başladı

Uluslararası Gençlik Video Festivaline Başvurabilirsin!

Uluslararası Gençlik Video Festivaline Başvurabilirsin!

Barış Mektubu Projesi siz gençleri bekliyor!

Barış Mektubu Projesi siz gençleri bekliyor!